5 Haziran 2011 Pazar

Fırat Arapoğlu




     Fırat Arapoğlu yazmış olduğu yüksek lisans tezinde 60'ların devrimci sanat akımlarından biri olan Fluxusu işlemiş. Bu konuya bir doktora tezi hassasiyetinde yaklaşmış. 

     Bu çalışmayı yaparken 120'den fazla kaynaktan yararlanmış fakat bunların %90’nın yabancı dilde yazılmış kaynaklar olduğunu,  üzülerek ifade etti.

 *Günümüzde sanat kitaplarının Türkçe çevirilerine
ulaşmanın zorluğundan yakınıyor.

      Türkiye’deki bu problemin, yayınevlerini sanat kitabı çıkarma konusunda ya da çevirileri konusunda ikna etmenin zor olması ve yine bunu etkileyen en önemli sebep olarak da okumayan bir toplumun getirmiş olduğu sıkıntıdan bahsediyor.

    Yani okuyucu talebi olmadığı için yayınevleri bunu gerçekleştirmeye yaklaşmıyorlar ve çok fazla üzerinde durmuyorlar.

    Çok derin sanat felsefesi içeren bilgilerin olduğu bir kitabın çevirisini yapabilmenin, o konuya çok hakim olabilmekten geçtiğini düşünüyor.  Bunun için Nancy Atakan’ın 'Sanatta Alternatif Arayışlar' kitabını örnek olarak gösterdi.

*Ona göre sanat eleştirmeni olmak için
mutlaka sanat tarihi okumak bu işin şartlarından biri değil.

      Ali Akay, Sibel Yardımcı , Nusret Polat gibi çok iyi sanat eleştirmenliği yapan, fakat asıl meslekleri sosyologluk olan kişilerin de varolduğunu görebiliyoruz.
 
     Yine de sanat altyapısının mutlaka bir şekilde edinilmesi gerektiğini savunuyor.

     Zaten bizlerin de okuyucular olarak bu durumun ayrımına varabileceğimizi, iyi bir okuyucunun yazarın alt yapısın anlayacağını, onun ne kadar araştırarak bu işe başladığını anlayabileceğinin farkında.

      Bu iş için de bir birikimin varlığından söz ediyor. Bu birikim yeteri kadar okumakla ve bu işin içinde olabilmekle doğru orantılı olarak yazarın başarısını etkiliyor. 

     Sanat tarihine yakın dönem üzerinden baktığımızda Joseph Beuys, Nam Jun Paik gibi isimlerin iyi de birer yazar olduklarını görüyoruz. 
      Aynı zamanda "sanatın içinden gelmek gerekli midir?’i sorguladığımızda yine buna Jean Baudelaire gibi bir isimle örnek verdi.  Aslında felsefeci olması, fakat çağdaş sanat üzerine metinlerinin de bulunması bu durumun bir göstergesi olabilir. Bu kişiler de dışarıdan bakıp sanatı yorumlayabiliyorlar.


*Türkiye'deki sanat ortamı için;

     Çeşitli kriterler üzerinden değerlendirdi.  Örneğin şu dönemde Türkiye’de yavaş yavaş bir sanat borsasının oluşmaya başladığını, bunun altyapısının geliştirildiğini görebiliyoruz.

     Yine müzayedelerin ön plana çıkışı, 20’li yaşlardaki sanatçıların bile artık müzayedelerde işlerini satmaya başlaması, ve bienalleri bu duruma örnek olarak gösterdi.

     Özellikle de İstanbul Bienali'nin çok önemli bir etkisi olduğunun, Avrupa’nın birçok ülkesinden insanların buraya sırf bienal için geldiklerini, ülke dışından baktığımızda çok önemli bir etkinlik olarak gözüktüğünü düşünüyor.

     Başka bir örnek olarak 90'ların başında başlayan İstanbul Çağdaş Sanat Fuarı şu dönemde en yetkinlerinden biri haline geldi. 
*Türkiye’deki sanata kendi içindeki dinamiklerden baktığında;
     Romantizm döneminin çok uzun sürdüğünü, ta ki 80'lerde Bedri Baykam, Gülsüm Karamustafa, Yusuf Tak Tak gibi isimlerin Genç Eğilimler ve Günümüz Sanatçıları sergileri  ile birlikte bir kırılma başlatmaları ve 90'lardaki algısal kırılmaya gelene kadar bunun devam ettiğini söylüyor.

     90'larda Elif Çelebi, Halet Enger, Ayşe Erkmen, Hüseyin Alptekin gibi isimlerle birlikte disiplinler arası düşünceye inanan, daha çok okuyan, daha çok düşünen, felsefe ve sosyoloji ile daha çok temasta bulunan bir sanatçı modelinin ortaya çıktığını görüyoruz.

      Sanatsal ağlar ve internetin de işin içine girmesiyle birlikte artık gezici bir sanatçı modeli oluşmasından ve sanatçıların artık her yerde sergi açabiliyor olmasından hoşnut.  

     Türkiye için en önemli adımlardan birinin özellikle 4. İstanbul Bienali olduğunu söyledi. Küratörünün Rene Block olması bu durumu çok etkilemiş. Aynı zamanda yine o dönemde AKM’de açılan Fluxus Sergisi'ni de buna örnek olarak gösterdi.
      Uluslararası düşünmeye çalışmak, farklı sanatçıların işlerini görmek, yeni malzemelerle çalışmak onun için önem taşıyor.  


*Küratörlüğünü gerçekleştirdiği sergiler;

Re-De Jenerasyon


Kimlikler Lütfen



Beden Mekan




Tourist In Formation





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder