29 Mayıs 2011 Pazar

Serkan Özkaya

"Monet: Bir Retrospektif"



         Serkan Özkaya’nın işlerine genel olarak baktığımızda orijinal isimler koyduğunu fark ettik. İşlerini isimlendirirken “Sergini adı ne olmayabilir?”  ve “En yanlış isim ne olabilir?” sorularından faydalanıyor. İsmi ve işi gördüğümüzde “Ne alakası var?” diye sorabilmemizi istiyor. En olmayacak ve en saçma isim olması onun için önemli bir özellik. Ona göre, saçmalamak da sanatçıların özgürlüğünün bir parçası.


         Kendisi edebiyata merakından dolayı alıntılar yapmaktan hoşlanıyor ve kullandığı isimler için bu yolu da izliyor. Alıntı yapma merakı onun başına biraz problem de açmış; “Bugün Tarihi Bir Öneme Sahip Olabilirdi” isimli, gazeteler için yaptığı işinde, kendisinin hayranı olduğu sırp sanatçı Bratzo Dimitrevi’nin “Burası Tarihi Öneme Sahip Bir Yer Olabilirdi” isimli işinden etkilenmiş. New York'da çıkarmış olduğu kitabına ve açtığı sergiye de bu ismi vermiş, tesadüfen Dimitrevi'nin karısı da oradaymış ve bunu görünce kendisine tazminat davası açacağını söylemiş… 


        İşlerinde olduğu gibi işlerinin isimlerinde de kopyalama ve alıntı yöntemini izlediğini kendisi de söylüyor. Sergilerine ve işlerine koyduğu değişik isimlerden bir başka örnek de Monet: Bir Retrospektif sergisi.


"Pastacı Yamağı Olarak Otoportre"



        Bu ismi verirken, serginin içeriğinin empresyonist ressam Monet ile bir ilgisinin bulunmadığını, davetiyenin ve serginin adının, kendi içerisinde bir yapıt olduğunun savunmasını yapmış. Elbette Monet meraklısı turistler ve sanatseverler de sergiye ilgi göstermişler.

         Sanatı, sanat adına yapılanları sorgulama ve mümkünse ters yüz etme konusunda büyük zevk duyuyor. Künstlerhaus Bethanien'deki sergi, içindeki çalışmalardan önce adıyla dikkat çekmiş."Neden Monet?" diye sorduğumuzda hiç bir fikri yok. Bir şeyin adıyla içeriği arasındaki bağlantıyı düşünüyor. 'İsme, dışa, kabuğa aldanıp, da sergiye gelsinler." diyor. İsmine aldanarak ya da bilinçli olarak sergiye giden ziyaretçiler, Serkan Özkaya'ya ait 11 parça çalışmayla karşılaşmışlar. Bunlardan ilki, galerinin girişinde bulunan heykele eklenen bir gülen surat!

"Smiling Bust - Gülen Büst"

        Sergide sanatçının Berlin’de gerçekleştirdiği ‘Golden Boy’ işi bulunuyordu. Kendini asıyormuş izlenimini veren, ama aynı zamanda bedensel can çekişmenin farklı aşamalarını da içinde barındıran bir plastik çalışma. Ayrıca Alman Freitag Gazetesi ile gerçekleştirdiği “Bugün Tarihi Bir Gün Olabilirdi”’nin  asıl çizimleri, video çalışması “@!?X” ve daha önce 9.Uluslararası İstanbul Bienali’nde gösterilmiş olan “Davut” serginin hareketli görüntülerini oluşturmuş.


"Golden Boy"





 
   "Bugün Tarihi Bir Gün Olabilirdi-Freitag”                                                                          “Bak! Uçak Geçiyor”



        Bunlara ek olarak sanatçı, “Pastacı Yamağı Olarak Otoportre”’sini, “2005: Bir Uzay Yolculuğu” isimli işini, Birleşmiş Milletler Kurumu ile gerçekleştirdiği  “Evrensel Happy Hour” önerisine dair mektuplaşmaları ve “Bak! Uçak Geçiyor” adlı fotoğrafını sergilemiş.
         Bir yanda izleyenin birebir karşılaştığı bir sergi, diğer yanda, etkinlik duyuruları ve günlük gazetelerdeki haberlerle Monet’nin eserlerini göreceğini bekleyen ve toplu eserlerin sergilenmesinden hoşnut olan izleyicilerin ziyaret ettiği bir sergi olmuş.

"Bugün
Tarihi Öneme Sahip Bir Gün
Olabilirdi"



        Kedisiyle orijinal olan ve kopya olanı sorguladığımızda; orijinal olanın önemsiz olduğunu, onun için asıl olanın gazete kağıdının üzerindeki şekil olduğunu söyledi.
     Radikal Gazetesi için yaptığı işini buna örnek olarak gösterebiliriz. Gazeteyi kopyalarken üzerinde çalıştığı aydıngeri müzeciler satın almak istemişler. Orijinal olanın bu aydınger olmadığını, asıl olanın basıldıktan sonra olduğunu düşünüyor. Yani işin kopyası, onu asıl kılıyor.



Radikal gazetesi işinin detaylarını da şöyle anlattı:
        Sanatçı bundan seneler önce Ahmet Karcılılar’ın “Fotoğraf Hikayeleri” adlı kitabını okuyup, çok etkilendiğini ve aklında böyle bir projenin oluştuğunu söyledi. Aslında daha önce de basılı malzemeyi kopya ettiği işleri var. Basılı bir kitabı elle baştan sona yazarak, Borusan'daki sergisinde dağıtmış. Ama bunun sadece sergi mekanıyla sınırlı kaldığını, kitabı alanların mekandan dışarı çıktıkları anda o kitabın yabancı bir nesneye dönüştüğüne inandığından, normal bir günde, sadece o güne özel olan ve herkesin evine girebilecek bir sanat nesnesi yaratma isteğiyle gazete işine başlamış. 


 









    
       Sanat yaşamının başından bu yana 'kopyalama, özgünlük ve çoğaltma' gibi kavramlarla ilgilenen Serkan Özkaya, kitap sayfalarını kopyalayarak başladığı performansını 2003'te Radikal'le daha güçlü bir noktaya taşımış. Bu projeyle Avrupa ve Amerika'da sergilere katılmış, 2004'te İsveç gazetesi Aftonbladet'ın sanat sayfası, 2004'te ise haftalık Alman gazetesi Frietag'ın ön ve arka sayfaları 'Bugün Tarihi Bir Gün Olabilirdi' adlı proje kapsamında değiştirilmiş.


 
New York Times projesinin oluşumunda ise;

       Çağdaş sanat kurumu P.S.1 kendisini bir sergi için davet etmiş ve 'Bugün Tarihi Öneme Sahip Bir Gün Olabilirdi’'nin Türk, İsveç ve Alman gazeteleriyle yapılmış versiyonlarını sergilemek istediklerini söylemişler. Kendisi bu teklifi reddetmiş. Bu projenin sosyal bir yapıt olduğunu ve İstanbul'da onu görmemiş arkadaşlarına bile anlatmakta zorlandığını söylemiş. Sonunda bunu mutlaka yerel, yani New York'lu bir gazeteyle yapmak gerektiğini söylemiş. Daha önceki denemelerinde New York Times'ın yayıncısına, el yapımı gazete projesine dair bir mektup yollamış ve fakat yanıt alamamış. Birkaç denemeden sonra fikir onlara bir kez daha ulaştırılmış ve en son seferinde yetkililer fikrine bayılmışlar.
       'Weekend Arts’'ın ilk sayfası kendi içinde sonsuz sayıda tekrar eden bir görüntüden oluşuyor. Yani, Özkaya'nın elle çoğalttığı sayfa da kendi içinde çoğalıyor. Böylece 'orijinal ve kopyası' arasındaki ilişkiyi daha etkili biçimde vurgulamak hedeflenmiş. Long Island'daki P.S.1, New York Modern Sanat Müzesi MoMa'nın bünyesinde kurulmuş, özerk çalışan 30 yıllık bir çağdaş sanat galerisi. Galeride  Christopher  Lew ve Erica Papernik'in küratörlüğünde açılan 'Değiştirilmiş, Eklemlenmiş ve Birleştirilmiş' adlı sergi, gündelik ve sıradan olanın nasıl sanat eserine dönüştüğünü tartışmış. Sergide yer alanlardan biri de Serkan Özkaya'nın projesi olmuş. The New York Times diğer gazetelerle birlikte sergilenmiş.









Kopya-Orijinal meselesi üzerine iki sebepten ötürü gittiğini söylüyor :
      Birincisi, yaşadığımız zamanın hali (Zeitgeist) üzerine. Tarih, modern tarih, sanat ya da modern sanat tarihi dediğimiz şeyin yazılmış, bitmiş, önümüze bir kitap olarak da konmuş olduğunu. Aslında bunları okumayı sevdiğini ama sonrasında rafa kaldırmak dışında yapacak bir şeyin olmadığını düşünüyor. Bu tutukluluk halinin sürekli olarak devam ettiğini, olmuş bitmiş ve aslında ölmüş bir şeyin karşısında durup onu izlediğinin düşüncesinde.  
      İkincisi olarak da Türkiye'de büyürken hiç orijinal denen şeyle yüz yüze gelmediğimizi yani yurtdışında sergilenen ve korunan belli başlı yapıtların aslında nasıl bir şey olduğunu bilemediğimizi söylüyor.
      Bizlerin de böyle bir gerçeklik anlayışıyla yaşadığımızı düşünüyor. Bu gerçekliği 'Televizyon seyrediyor musun?', 'Evet', 'Peki gördüklerine inanıyor musun?', 'Hayır'.  diyerek örneklendirdi.
      Türkiye'de bu güvensizlik halinin devamlı yaşandığını. Ülkemizin bulunduğu şu kritik dönemde...'  tabirinin gündemden kalkmadığı bir günün bile görülmediğini ve yaratılan güvensizliğin, kendisinde mesafeyi koruyan ve hep tetikleyen bir şey olduğunu söylüyor.
     Orijinal olanla birlikte olmazsak, onunla yaşamazsak, varoluşunun da hissedilemeyeceğini ve yaşamda da kendi gerçekliğimizden şüphe duymaya başlayacağımızı düşünüyor.